Evden Çalışmak III
Nerede kalmıştık diyerek bu serinin son yazısına başlayalım. Bir seneyi aşkın bir süre önce bu konuda art arda iki kere yazmıştım, bu yazılarda değinmediğim birkaç faktörü daha ele alarak konuyu bağlayalım o halde.
Evden çalışmak günümüzde ciddiye alınan bir kavram. Artık bu çalışma tarzına uygun olarak binalar, daireler inşa ediliyor. Bu yaşam tarzını benimseyen kişilere yeteri kadar kazanabiliyor musun, ne zaman gerçek bir işe başlayacaksın diyerek dudak bükülmüyor, hatta hayran hayran bunu nasıl yapabildikleri soruluyor. Son on yılda bu kavramın bu kadar yaygınlaşması ve itibar görmesi artık toplumda kabul edildiğini göstermiştir.
Geçen yazıda, evden çalışmayı belirleyici faktörlerden ilk ikisini işin ve kişinin yapısı olarak belirtmiştik. Üçüncü ve dördüncü faktörü ise ev ortamı ve işverenin tutumu olarak sayabiliriz.
Ev Ortamı
İşin ve kişinin yapısı evden çalışmaya uygunsa, kişi ev ortamını şartları ve zevki dâhilinde en verimli çalışacak şekilde düzenleyebilir. Evden çalışmanın en önemli avantajlarından biri budur. Bunu yaparken ilk olarak ev ortamının çalışma ortamına dönüşmeye müsait olup olmadığı sorgulanmalı. Müsait değilse, örneğin kişinin birlikte yaşadığı insanların buna sıcak bakmaması, ya da evde küçük çocuk olması gibi faktörler, iş performansını ciddi anlamda düşürebilir ve evden çalışmayı motive edici yerine caydırıcı bir hale getirebilir. Çocuk da aslında göreceli bir kavram. Oldum olası annesinin ya da babasının evden çalıştığını gören ve kabul eden bir çocuk, mesai saatlerinde kendisiyle ilgilenen başka biri olduğu müddetçe küçük yaşlarda dahi anne ve babası çalışırken onlara sataşmayacak, onları rahat bırakacaktır.
Ev ortamı müsaitse kişi gerekli düzenlemelere başlayabilir. Hatta evin bir veya iki odasını ofis olarak düzenleyebilir. Bu noktada kişisel tercihler söz konusu olacaktır. Örneğin oda ve eşyaların rengi, adedi, büyüklüğü, tasarımı gibi faktörler ön plana çıkacaktır. Kimi insanlar az sayıda, açık renkli, sade ve spor eşyalardan hoşlanırken kimileri daha gösterişli, daha fazla yer kaplayan ve göz alıcı renklerde eşyalarla kendilerini rahat hissedebilir.
Çalışma Ortamı
Çalışma ortamındaki ses/gürültü seviyesi de başka bir önemli faktör. Kimileri yalnızca çıt çıkmayan bir ortamda işine konsantre olabilirken kimileri sessizlikten rahatsız olabilir. Kimi balkonda püfür püfür esen bir rüzgârda çalışabilirken kimi ise benim gibi, açık havada normal performansının ancak yarısını sergileyebilir. Kimi sadece alıştığı ortamdan çalışmak isterken bazıları arada farklı ortamları denemekten, örneğin bir spor merkezinde ya da kafede çalışmaktan hoşlanır. Ortamda çalışan diğer kişilerin olması kimilerinin motivasyonunu artırırken kimilerinin dikkatini dağıtıp işine konsantre olmasını engelleyebilir.
Bunun yanında evden çalışıldığında evrak kalabalığı ve gelen giden kişiler gibi iş yükünün eve taşınması gerçeği de göz önüne alınmalı. Ayrıca iş sonrası ortalığı toplama, yemek ve temizlik işleri, evden bunları gönüllü olarak yapmayı kabul edecek biri ya da bir çalışan olmadığı müddetçe, kişinin sorumluluğunda olacaktır. Yani kurumsal firmalarda olduğu gibi kişi mesaisi bittiğinde ofisten çıkıp ertesi gün kendiliğinden temiz ve derli toplu bir çalışma ortamını bulamayacaktır.
Kısaca, ev-ofisin en büyük avantajlarından biri olan kişiye özel çalışma ortamı, esnek çalışma saatleriyle birleştiğinde önemli getiriler sağlayabilir. Kişi hangi ortamda öz disiplini saplayabildiğini ve performansının arttığını ancak deneyimleyerek bulabilir.
İşverenin Tutumu
İşverenin, evden çalışmaya karşı tutumunu ise bir diğer faktördür. Bu noktada şirket politikaları devreye giriyor. Çalışma saatinden ziyade performans odaklı bazı global şirketler, çalışanların motivasyonu artırmak ve ofiste çalışma maliyetlerini azaltmak için, işin niteliğinin buna uygun olması halinde, çalışanlarına artık haftada bir –iki gün ya da tamamıyla evden çalışma seçeneği sunuyor. Bu durumda kişisel çalışmalar evden, toplantı ve görüşmeler ise ofis ve ofis dışından yürütebilir. İşveren, kadrolu çalışanların yanında işin niteliğine bağlı olarak serbest çalışanları da tercih edebilir.
Bu tercih tamamıyla şirket kültürüyle ilgili bir durum. Bazı şirket yönetimleri evden çalışmayı gayet doğal ve faydalı bulup çalışanlarını bu yönde teşvik ederken kimileri de herkesin bir arada olduğu klasik açık ofis ortamını tercih edebilir. Ancak son on yılda Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de yabancı sermayeli şirketler evden çalışmaya sıcak bakıyor ve çalışanlarına kısmen ya da tamamen bu alternatifi sunuyorlar. Yerli şirketler bu konuda daha tutucu olsalar da zamanla bu trende katılacaklarına hiç şüphem yok.
İdeal Çalışma Şekli
Peki ideal çalışma şekli nedir? Buna net bir cevap vermek isterdim, ama net bir cevabı yok, sektöre, firmaya ve kişiden kişiye göre değişiyor. İdeal iş, ekip arkadaşları veya işvereni bulmak için kişinin becerilerini, beklentilerini ve ortamını iyi analiz etmesi gerekir. Mevcut sistemden memnun olmayan herkes kendine uyan bir model arayışına girebilir. Ne olursa olsun, hafta içi her gün, hatta bazen hafta sonu sabahın köründe kalkıp yola düşmektense kendi belirleyeceği bir saatte keyifli bir kahvaltıdan sonra kahvesini yudumlayarak güne başlamayı istemeyecek kimse var mıdır?
Tercüme sektörüne gelecek olursak, tercüme büroları müşteri portföyüne, işin niteliğine ve hacmine göre ofisten ya da evinden çalışan serbest veya kadrolu çevirmenleri tercih ediyorlar. Firma olarak, iş hacmimizin %80’ini kapsayan İngilizce dilinde, ev-ofis çalışan kadrolu çevirmenimiz ve serbest çevirmenleri, İngilizce dışındaki dillerde ve sözlü tercüme taleplerinde ise serbest çevirmenleri tercih ediyoruz.
Fazla ayrıntısına girmeden bence en önemli noktalarına değindiğim bu yazı serisiyle evden çalışma konusuna geniş bir bakış açısı getirebilmiş olmayı umuyorum. Yaz sıcaklarının kendini olabildiğince hissettirdiği bu günlerde, tüm okuyucularımıza keyifli bir iş ve dinlenme ortamı diliyorum. İleride iş hayatıyla ilgili yeni konularda buluşmak üzere sağlıcakla kalın.
Dilek Sağesen